“Estetik açıdan bakılacak olursa mozaiğin yumuşak ve titrek bir ışıkla parıldayan, bir ışıltı veren yüzeyi, süslediği mekanlarda bambaşka bir atmosfer yaratmıştır. Altın varaklı camın kullanılmaya başlamasıyla birlikte, mozaik iç mekanı ilahi bir ışığın kaplamasını sağlayarak mekana kutsal bir hava vermiştir.
Fransız Puantilistlerinin, 19.yy sonlarında, dönemin optik ve görme kuramlarına dayanarak ileri sürdükleri gibi, bir sanat biçimi olarak mozaik, insan gözünün algılama yeteneğine dayanır, farklı renk alanlarını bir araya getirip kaynaştırarak seçilebilir imgeler oluşturur. Bizanslı mozaik ustaları, aynı kavrayışa Empresyonizmden yüzyıllar önce ulaşmışlar, dört köşeli cam, mine ya da taş teseralar kullanarak imgeler oluşturmuşlardır. Tesera adı verilen mozaik parçaları yakından bakıldığında düzenli görülür, belirli bir uzaklıktan bakıldığında ise ortaya seçilebilir imgeler çıkar. “
Prof. Dr. Robert Ousterhout